Orijinal adı (The Pursuit of Happyness) olan başrolünü Will Smith ve oğlu Jaden Smith, yönetmenliğini ise Gabriele Muccino'nun yaptığı ‘Umudunu Kaybetme’ isimli filmi bir kez daha izledim.
Gerçekten etkileyici bir film özellikle Will Smith oyuncu olarak müthiş iş çıkarmış.
Zaten Akademi Ödülleri ve Altın Küre’de en iyi erkek oyuncu olarak aday gösterilmiş.
Keza oğlu Jaden Smith’te yine en iyi çıkış yapan genç oyuncu olarak birçok yarışmada aday gösterilmiş.
Gerçek bir yaşam öyküsünün anlatıldığı film 1981 yılında geçiyor. Çok pahalı ve aynı zamanda eskimiş kemik tarayıcı cihazını satarak ailesine bakmaya çalışan Chris Gardner (Will Smith), eşinin kendisini terk etmesiyle birlikte oğlu Christopher ile verdiği sıkıntılı fakat sonu mutlu biten yaşam mücadelesini anlatıyor.
Filmde fırsatlar ülkesi ABD’de aslında yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizlik kıyısından köşesinden de olsa anlatılıyor.
Özellikle ABD’de deki vergi konusunda ne kadar acımasız olduğunu ise yine filmin bir sahnesinde park cezasını ödeyemeyen başrol oyuncusunun hapse atılmasıyla görüyoruz.
Sam amca vergiyi vermeyene asla acımaz!
Kapitalizmin merkezi olan ABD’de insanların gönenç içinde yaşaması ancak ve ancak bireysel özellikleri ile fırsatları iyi değerlendirmesine bağlı.
Rüyaları süsleyen ABD’de de 500 bin civarında evsiz, BBC’nin haberine göre korona virüs salgını ile birlikte 33 milyon civarında kişi işsiz kaldı.
328 milyon nüfusa sahip ABD’de kişi başına yıllık gelir 62 bin dolar civarında.
Tüm bunlara karşın ABD’de bizim gibi yıllardır gelişmekte olan ülkeler kategorisinin hayal bile edilemeyecek uzağında.
Sonuç olarak ABD kapitalizmi tıpkı filmde olduğu gibi ülke insanına ‘umudunu kaybetme’ fırsatları değerlendir, bir gün sende zengin olabilirsin diyor.
Filmde ki şu söz her şeyi anlatıyor zaten: “Kimsenin sana bir şeyi yapamayacağını söylemesine izin verme.. Bir hayalin varsa onu korumalısın... Bir şeyi istiyorsan, git ve al…”
Filmi izlemenizi tavsiye ederim..