10 Kasım 1938. Bir ulusun kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihte yaşama gözlerini yumdu. Ancak geride bıraktığı eserler ve fikirler, O'nu sadece Türk tarihinin değil, dünya siyaset ve sosyal tarihinin de en kalıcı figürlerinden biri yapmıştır. Atatürk'ü anlamak, yalnızca bir liderin biyografisini okumak değil, köhnemiş bir imparatorluktan modern, laik bir ulus devletin nasıl yaratıldığını kavramaktır.
Askeri dehası, Çanakkale'den başlayarak Kurtuluş Savaşı'nın her cephesinde milletine zaferi getirdi. Ancak O'nu sıradan bir komutandan ayıran, silahlı mücadelenin hemen ardından Türkiye'nin geleceğini teminat altına alan radikal ve kapsamlı reformlara girişmesidir. O, sadece toprakları kurtarmakla kalmadı; milleti de cehaletten, geri kalmışlıktan ve çağdışı kurumlardan kurtarmayı hedefledi.
Atatürk devrimleri, toplumun tüm katmanlarını etkileyen bir dönüşüm programıydı. Temel amaç, bireyi ve devleti akılcılık, bilimsellik ve laiklik zeminine oturtarak, Türk milletini "muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmaktı."
Kadın-erkek eşitliğini esas alan Medeni Kanunu'nun kabulü (1926), öğrenimin birleştirilmesi (Tevhid-i Tedrisat) ve Harf Devrimi (1928), eski eğitim sistemini tasfiye ederek, çağdaş bilgiye erişimi hızlandırmış, okur-yazarlık oranını köklü biçimde yükseltmiştir. Türk kadınına tanınan siyasi haklar (1930, 1934), Batılı birçok ülkenin önünde atılmış cesur bir adımdır ve toplumsal hayatta kadınların aktif rol almasının önünü açmıştır.
Bu devrimler, siyasi, kültürel ve ekonomik bağımsızlığı perçinleyerek, Türkiye Cumhuriyeti'ni dinamik ve ilerici bir devlet yapısına kavuşturmuştur.
"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözü, dogmaların değil, bilimin rehberliğinde ilerleyen toplumların ayakta kalacağını net bir şekilde ifade eder. Barış Vizyonu: O'nun "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, sadece komşularla iyi ilişkiler kurmayı değil, aynı zamanda küresel barışın sağlanmasına aktif katkıda bulunmayı hedefleyen, zamanının çok ötesinde bir dış politika felsefesidir. Bu ilke, Türkiye'nin modern dış politikasının da temel direği olmuştur.
Atatürk, mazlum milletlerin bağımsızlık mücadelesinde bir model teşkil etmiştir. Kendi kaderini tayin etme hakkı için savaşan pek çok topluluk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda ilham bulmuştur. Gandhi'den Ben Gurion'a, dünyaca ünlü liderler ve entelektüeller, O'nun başarısını, vizyonunu ve kararlılığını takdir etmişlerdir.
Atatürk’ün mirası; laiklik, demokrasi, bağımsızlık ve bilimden asla vazgeçmemek üzerine kuruludur.
10 Kasım, bir ulusun kurucusunu anma ve O'nun izinde yürüme kararlılığını pekiştirme günüdür. Atatürk'ün hedeflediği çağdaş medeniyet düzeyini aşmak, bugün hepimizin en büyük sorumluluğudur.
Saygıyla anıyorum.
*Cengiz Akgün




