29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti, bir ulusun küllerinden doğuşunun, modernleşme azminin ve çağdaşlaşma kararlılığının adı oldu. Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değişikliği değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen köklü bir devrim hareketidir. Bu devrimin Türkiye’ye kattığı kazanımlar, hâlen dahi yolumuzu aydınlatan birer meşaledir.

Cumhuriyet devriminin en büyük kazanımı, şüphesiz ki ulus egemenliği ilkesinin tesis edilmesi ve bireyi merkeze alan bir vatandaşlık bilincinin yaratılmasıdır. Saltanatın kaldırılmasıyla (1922) başlayan süreç, cumhuriyetin ilanıyla (1923) taçlanmış, hilafetin ilgasından (1924) sonra ise laiklik ilkesiyle devlet ve din işleri birbirinden ayrılmıştır.

Eğitimden hukuka, toplumsal hayattan ekonomiye uzanan bir dizi köklü reform, ülkenin çehresini değiştirmiştir.

Hukuk devrimi, toplumsal eşitlik, kültür ve eğitim devrimleri Türkiye’yi "muasır medeniyetler seviyesine" çıkarma vizyonunun somut adımları olmuştur.

İYİ Parti öğrencilerin zehirlenme iddialarını sordu!
İYİ Parti öğrencilerin zehirlenme iddialarını sordu!
İçeriği Görüntüle

Mustafa Kemal Atatürk için Cumhuriyet, sadece bir rejim değil, Türk milletine en çok yakışan, onun karakterine en uygun yönetim biçimiydi. O, Cumhuriyeti, bireyin özgürleştiği, aklın ve bilimin rehber olduğu bir sistem olarak görüyordu.

Atatürk’ün Cumhuriyete bakış açısının temelinde iki ana fikir yatar: Tam bağımsızlık ve egemenlik ve sürekli ilerleme ve çağdaşlaşma. Atatürk, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesini anayasal bir gerçeklik haline getirerek, milletin kendi kaderini tayin etme hakkını nihai olarak teslim etmiştir.

Cumhuriyeti, "eskide kalmış" bir düzenden kurtulup, Batı'nın bilim, teknoloji ve medeniyet alanındaki ilerlemelerini yakalamak için bir araç olarak görmüştür. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözü, bu ilerleme arzusunun özeti niteliğindedir.

Atatürk, Cumhuriyeti gençlere emanet ederken, onu korumayı ve geliştirmeyi bir ulusal görev olarak tanımlamıştır.

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti yüz yılı aşkın bir tecrübeyle varlığını sürdürmekte. Çok partili hayata geçişle birlikte demokrasi kültürü derinleşmiş, ekonomik ve sosyal alanda büyük atılımlar yapılmıştır. Ancak geldiğimiz noktada, Cumhuriyetin temel değerlerini koruma ve geliştirme sorumluluğu her zamankinden daha önemlidir.

Bir gerçek var ki zaman içinde Cumhuriyet ve devrimleri ciddi saldırı altında törpülenmiş ve amacından sistematik olarak uzaklaştırılmıştır.

Cumhuriyet, durağan bir yapı değil, sürekli yenilenmeyi, eleştirel düşünceyi ve katılımcı demokrasiyi gerektiren dinamik bir süreçtir. Atatürk'ün dehasıyla kurulan bu sistemin yüz yıllık ışığını söndürmemek, kazanımlara sahip çıkmak ve onları çağın gereklerine göre daha ileriye taşımak, kurucu iradeye, Atatürk’e ve gelecek nesillere olan borcumuzdur.

Yaşasın Cumhuriyet!

*Cengiz Akgün