Demokrasilerde sonsuz, kalıcı iktidar diye bir şey yoktur.

Seçimle gelen, seçimle gider.

Demokrasinin olmazsa olmazıda budur.

Geçenlerde merak ettim, acaba dedim Dünya da en uzun süre iktidarda kalanlar kim diye..

Gabon Devlet Başkanı Ömer Bango ile Libya’nın eski Devlet Başkanı Kaddafi 40 yıl, Angola Devlet Başkanı Jose Eduardo dos Santos 38 yıl, Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih 34 yıl, Sudan’da Devlet Başkanı Ömer el Beşir 30 yıl, Kazakistan lideri Nursultan Nazarbayev 28 yıl ve liste böyle uzayıp gidiyor..

Bu isimlerin bir çoğu iktidarlarının sonuna doğru ülkeden kaçmış veya ayaklanma sonrası öldürülmüş..

Tabi işin en dikkat çeken yanı ise bu kadar uzun süre iktidarda kalan ülkelerin neredeyse birçoğu benzer şekilde yönetiliyor olması.

Bu ülkelerde kağıt üzerinde demokrasi var ancak iktidarı elinde bulunduran tek başına seçime giriyor ve doğal olarak kazanıyor.

Muhalefet diye bir şey söz konusu bile olamaz.

Çok seslilik, özgürlükler, insan hakları falan hikâye.

Çoğulculluğu esas alan anlayış zaten yok.

Oysa gelişmiş demokrasinin beşiği olan Avrupa ve ABD’de iktidarlar yalnızca demokrasi ve hukuk çerçevesinde saydam bir seçim ortamında seçmenlerin özgür iradesinin oylarıyla belirlenir.

ABD’de de seçim sistemi 4+4 üzerine kuruldur.

Başkan seçilen 4’ncü yılın sonunda bir kez daha aday olma hakkı vardır, kazanırsa görevine devam eder.

Üçüncü dönem diye bir şey yoktur.

ABD’de istisnai bir durum olarak sadece 32. Başkan Franklin D.Roosevelt 4 dönem (1933-1945) başkanlık yapmıştır.

Daha sonra ABD’de yasalar değiştirilmiş ve seçilen başkanların 2 dönem dışında bir kez daha seçilmesine olanak tanınmamıştır.

ABD’de başkanlar değişir lakin sistem aynen devam eder.

Belki de bundan dolayı ABD bir çok konuda ileri düzeyde gelişmiş bir ülke konumundadır.

Benzeş şeyler Avrupa içinde geçerlidir.

Avrupa’da bir çok ülkede özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası demokrasiler çok sağlam zemine oturmuş, kişiler değil demokrasi, anayasa ve hukuk çerçevesinde siyasal sistem oluşturulmuştur.

Demokrasinin, özgürlüklerin, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün, adaletin işlediği bir ülke de elbette refah düzeyide yüksektir.

Avrupa’da 2020 istatistiklerine göre bazı ülkelerde kişi başına düşen Milli Gelir şöyle: İrlanda 86 bin Dolar, Norveç 79 bin Dolar, İsviçre 67 bin Dolar, Hollanda 60 bin Dolar, İzlanda 56 bin Dolar, İsveç 55 bin Dolar, Almanya 55 bin Dolar, Belçika 50 bin Dolar, Fransa 48 bin Dolar..

Bu ülkelerde refah düzeyi demokrasinin yüksek standartlarda olmasından kaynaklıdır.

Sözün özü, ülkemizin demokrasi çıtasını yükseltmek adına farklı görüşleri taşıyan her bir yurttaşın çaba göstermesi gerekiyor.

Siyasiler kendi bekalarını değil, ülkenin ve demokrasinin, hukuk ve adaletin bekası adına Avrupa ülkelerinin siyasetçilerini örnek almalı.

Sonuç olarak, üçüncü bin yılda uygar ve refah toplumuna giden yolda, barış içinde hukuk ve adalet önünde eşit olmak adına demokrasi vazgeçilmezimiz olmalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner55

banner48

banner72

banner73