Bayram tatilini fırsat bilerek Trakya turu yaptık.
Önce Tekirdağ daha sonra Edirne’ye kadar gittik.
Enez’de Ege kıyılarında denize girdik, uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlalarından geçip köylere ve ilçelere uğradık.
Gördüğümüz, ülkemiz her haliyle her bölgesiyle çok güzel.
Ancak her yerde şu ara konuşulan tek bir konu var, kaçak göçmenler.
Suriyelilerin ardından Afganlılar kevgire dönmüş sınırlarımızdan hiçbir zorluk yaşamadan elini kolunu sallayarak ülkemize giriş yapıyorlar.
Üstelik Afganlıları bizzat İran devletinin sınırımıza kadar taşıyıp bıraktığı söyleniyor.
İran’ın kabul etmediği ve güvenlik sorunu olarak gördüğü Afganlıların sınırlarımızdan her gün binlercesinin giriş yapması bizim ülkemiz için ulusal güvenlik tehdidi değil mi?
Bu kişilerin içinde tek bir tane çocuk, kadın olmaması ülkeyi yönetenlerin hiç dikkatini çekmiyor mu?
Bu kişilerin içinde teröristlerin olup olmadığını kim nasıl bilecek?
Yarın Suriyelilerin ardından Afganlılar Türkiye için her anlamda büyük tehdit olmayacak mı?
Soruları bu şekilde sıralamak mümkün.
Sokakta ki insan tedirgin ve huzursuz.
İstanbul’un büyük bölümünde artık Suriyeli, Afganlı dolaşıyor, Türkçe yerine başka diller, yaşam tarzları egemen olmaya başlamış bile.
Ülkemizin demografik yapısı bu şekilde sistematik olarak değişime uğruyor.
Göçmen ve mülteci konusu uluslararası anlaşmalara ve ülke gerçeklerini uygun olarak ele alınıp değerlendirilmelidir.
Göçmenlerin yaşadığı sorunlar ve çözüm noktasında kapıyı açarak, ülkeye rahat rahat girişlerine izin vererek değil, ülkenin ulusal güvenliği ve geleceği düşünülerek adımlar atılmalı.
Göçmen ve mülteci düşmanlığı olmadan bu insanların ülkelerine dönüşüne dönük gerekli çalışmalar hemen yapılmalıdır.
İran’ın kabul etmediği Afganlıları Türkiye neden kabul ediyor, en azından bu soruya birisi gerçekten inandırıcı ve net bir yanıt verir umarım.
Çünkü insanlar tedirgin, huzursuz ve ülkemizin geleceğine dönük ciddi kaygılar taşıyor.
